Loading

Sosyal Güvenlik Sistemi Toplumun Güvencesidir

Gelişmekte olan ülkeler başta olmak üzere, toplumda herkes emekli olmayı hayal eder. Elbette bu, sosyal güvenlik kapsamında gerçekleşebiliyor.
Sosyal güvenlik; insanlığın geleceğini güvence altına almak ve belirsizliklere karşı korumak, onurlu bir yaşam sürdürebilmek için gerekli olan en temel ihtiyaçtır.
Ayrıca gelir eşitsizliğinin azalması, yoksulluğun giderilmesi ve toplumsal barışın sağlanmasında önemli rol oynar. Bu nedenle ülkelerin adil, etkili ve sürdürülebilir bir sosyal güvenlik sistemi kurması, toplum için önem arz etmektedir. Dünya Bankası, IMF ve Birleşmiş Milletler gibi uluslararası kuruluşlar, sosyal güvenliğin evrensel bir insan hakkı olduğunu belirterek, bunu sosyal devlet anlayışı gereği devletin yerine getirmesi gerektiğini ilan etmişlerdir. Sosyal devletler; işsizlere iş bulmak, hastalara bakmak, yaşlıları korumak, kimsesizlere sahip çıkmak gibi temel görevleri ile eğitim, sağlık, sosyal güvenlik, gelirin dağıtımı, adalet ve sosyal refah sağlamak gibi hizmetleri yerine getirir.
Sosyal refah devleti anlayışı II. Dünya Savaşı'ndan sonra önem kazanmaya başladı. Özellikle 1990'lı yıllardan sonra sosyal güvenlik sistemlerinin yaşadığı finansman krizi ve geleceğe yönelik kaygılardan ötürü, emeklilik yaşının yükseltilmesi, prim oranlarının yeniden düzenlenmesi ve artırılması, yeni finansman kaynaklarının bulunması gibi pek çok konu gündeme gelmiştir.

REFORM GİBİ DÜZENLEMELER
Türkiye'de de benzer gelişmeler yaşanmış, siyasi ve ekonomik alanlarda görülen istikrarsızlıklarla birlikte, sosyal güvenlik sistemini geliştirecek arayışlara gidilmiştir. Bu alanda reform sayılan düzenlemeler yapıldı. Mesela 1999'da çıkan 4447 sayılı yasa, 2006'daki 5502 sayılı yasa ve son olarak 2008'de çıkan 5510 sayılı yasa önemli reformlardır.
Sosyal Güvenlik Sistemi sorunları incelendiğinde; kapsama yönelik, yaşlılık ve sağlık harcamalarındaki artışa yönelik, finansman sorunu ve kayıt dışı istihdama yönelik dört temel sorun bulunmaktadır.
Tüm bunlar için yapının doğru kurulması, önleyici tedbirlerin uygulanması bir yana, özellikle ekonomik anlamda gelişmiş bir ülke statünde olmamızın önemi çok büyüktür.
Çünkü ülkemiz ekonomik olarak ne kadar güçlenirse Sosyal Güvenlik harcamalarına GSYH'dan ayrılacak pay da o kadar artacak, dolayısıyla da halkın refah seviyesi yükselecektir. Sosyal Güvenlik harcamalarında ülkemizi, gelişmiş ve OECD ülkeleri ile kıyasladığımızda GSYH'dan ayrılan payın onların gerisinde olduğu görülmektedir.
Bu oran OECD ülkelerinde yüzde 21, ülkemizde ise yüzde 11 civarındadır.

KAYIT DIŞI İSTİHDAMA DİKKAT
Öte yandan Türkiye'de ve AB ülkelerinde sosyal güvenlik sisteminin prim kesintisine, işçi, işveren ve devlet payları farklılık arz etmektedir. Türkiye'de, çalışanların gelirlerine göre sosyal güvenlik sistemine katkısı, AB ülkelerine göre oldukça yüksektir.
Örneğin işçinin finansmana katkısı Danimarka'da % 4.38, İtalya'da % 14.95, İngiltere'de % 16.96 iken Türkiye'de % 41.79 olarak gerçekleşmektedir.
Ülkemizde işsizlik verileri ve emekli maaşları gibi toplumun her kesimini ilgilendiren bu konularda sürekli yeni düzenlemeler yapılması gerekmektedir. Bu alanlarda yapısal, koordineli, kazan&kazan ilkesiyle tüm sektörlerle ortak hareket edilen bir yapının oluşması yararlı olacaktır. Mesela işsizlik ve kayıt dışı istihdam, sistemi kemiren önemli kayıplardır. Pek çok sektörde görülen kayıt dışı istihdam ekonomiye zarar vermektedir. Ayrıca nüfus da Sosyal Güvenlik açısından önemli bir kavramdır.
Artan nüfusu ekonomiye kazandırmak, genç nüfusa istihdam sağlamak ve inovatif üretimlerle ekonomiye değer kazandırmanın formülleri hayata geçecektir.

Kaynak:Gonca Elibol Yeni Asır yazısı

paylaş