Loading

Liyakat ve Aidiyetin Önemi

Uluslararası çapta faaliyet gösteren firmaların başarılarının en büyük sırrı; çalışanlarını en güçlü sermaye olarak kabul etmesidir.
Bu dev şirketlerin kuruluş hikayelerini ve marka olma sürecini incelediğimizde, asıl mimarın çalışanlarının keşif ve icatları olduğunu görürsünüz.
Mesela Henry Ford durumu şu sözüyle açıklamaktadır: "Fabrikalarımı alabilirsiniz, binalarımı yakabilirsiniz, fakat çalışanlarımı geri verirseniz bu işi aynen geri kurarım..." İş hayatında yetenekli elemanlar, şirketleri coşturup verimlilik ve karlılık sağlarken, başarısız personel şirketleri iflasa götürebilir.
Bu yüzden işyerlerinin en temel ihtiyacı nitelikli işgücü olmalıdır. İşe uygun personelin seçilmesi, işin "ehline" verilmesi ve işi sahiplenen personelin bulunması patronların ve yöneticilerin ilk hedefi olmalı ve bu hedef daima dinamik tutulmalıdır.
Gelişen, karlılık sağlayan, sürdürülebilir başarı gösteren kuruluşlar, uzman personelleri sayesinde ileri gitmektedir.
İş için gerekli eğitim ve öğrenim, bilgi ve tecrübeye sahip yani liyakat sahibi kişiler bir kuruluşu ayakta tutar. İşini seven ve çalıştığı kuruluşun menfaatini düşünen yöneticiler işin ehli olan kişileri seçerler, çünkü kişileri değil kuruluşu düşünmek bir yöneticinin en önemli görevidir!..

YETENEK VE DENEYİM

Maalesef ki günümüzde liyakata önem vermeyen, şahsi çıkarları uğruna bilgisiz, yeteneksiz ve tecrübesiz kişilere görev yetki ve sorumluluk veren yöneticileri görmekteyiz. Ne yazık ki bu yöneticiler böyle davranmakla hem bindiği dalı kesmekte, hem de çalıştığı kuruluşun kuyusunu kazmaktadırlar!
Bu şirketler böyle uygulamalarla ileri gidebilir mi?
Dolayısıyla yöneticiler işin gerektirdiği objektif kriterleri taşımayan personeli tercih etmemelidir. Unutulmamalıdır ki, gelişmiş şirketler yetenekli ve tecrübe sahibi personelin omuzlarında yükselir.
Gelişmiş şirketler, günümüz rekabet koşullarında artık sadece verilen işi ve görev tanımını yapan personeli değil, kurumu rakiplerinden ayıran "bilgi beceri ve tecrübesiyle" fark yaratabilen özellikleri ile öne çıkmış yani "Kişisel Markasını" yaratmış personeli tercih etmelidir.
İşe girecek adayların, "Seni rakiplerinden/ diğerlerinden ayıran üstün özelliklerin/yönlerin nelerdir?" sorusuna somut verilerle cevap vermesi gerekiyor.

İNCE DÜŞÜNMEK KAZANDIRIR

Öte yandan kurumsal bağlılık için çalışanların kendini işe ve işyerine ait hissetmesi, görevi ne olursa olsun "Ben bu aileye değer katıyorum" hissini yaşaması çok önemlidir.
Her insan farklı ve kendine özeldir.
Bu farklılıkları keşfederek personelin işe bağlılığını, motivasyonunu ve yaratıcılığını arttırmanın çok basit yöntemleri vardır.
Bu maddi bir ödül olabileceği gibi, manevi bir armağan da olabilir.
Örneğin çalışana teşekkür e-maili göndermek gibi...
Biliyor musunuz aslında en ucuz motivasyon "gülümsemektir". Personelin gururunu okşamak, nezaket ve ince düşünmek daima kazandırır!
Yöneticilerine ve şirketine güven duymak, çalışana değer vermek, onlarla gönül bağı kurmak, onların ne istediğini bilmek hatta zamanla değişimleri karşısında beklentilerine cevap vermek, yasal haklarına sahip çıkmak, etkili iletişim kurmak, iş hedeflerini paylaşmak, çalışanın fikrini sormak ve adaletli olmak çalışanın aidiyet duygusunu oluşturmanın temel kurallarıdır. Aidiyet duygusu; işini, işyerini sahiplenen, aynı hedefe koşan, aynı heyecanı duyan takım arkadaşlarını oluşturur. Sürdürülebilir verimlilik ve karlılık için aidiyet ve liyakat çok güçlü etkenlerdir.

MUTLU ÇALIŞANLAR BAŞARIR

Ayrıca aidiyet, işverenlerin korkulu rüyası ve büyük maliyet unsuru olan personel devir hızını (turn over) düşürmektedir.
Çalışanınızı özel hayatı dahil olmak üzere tanımak, onların nabzına göre şerbet vermek, çalışan memnuniyeti analizlerine önem vermek ve "mutlu çalışanlar yaratmak" iş hayatında verimliliğin garantisidir. Mutlu çalışanlar, büyük başarılara imza atarlar.

Kaynak: Gonca Elibol Yeni Asır Köşe Yazısı

paylaş